Tekin aynada yüzüne bakıyor, sinirleniyor ve
yumruğunu sıkıp aynaya vuracakken, bir an
duraksıyor ve kendi kendine şöyle diyor:
"Gördüğün yüzü beğenmiyorsan,aynanın ne
kabahati var" ?! Tam arkasını dönüp gideceği zaman,
aynadan bir ses onunla konuşmaya başlıyor :
Aynadaki ses: Ben de seni beğenmiyorum.
Tekin: Nasıl olur ya? Sen bensin.
Aynadaki ses: Ben sen değilim!
Tekin: O zaman ben senim.
Aynadaki ses: Sen ben değilsin.
Tekin: Ben kimim?
Aynadaki ses: Sen önemsiz birisin öyle ki, kimseyi
ırgalamayan, tencere altına koyulan ve kimsenin
okumadığı yandaş gazetelerden farksızsın.
Tekin: Böyle konuşamazsın.
Aynadaki ses: Daha ağır konuşmama terbiyem
müsaade etmiyor.
Tekin: Bana önem vermiyorsun.
Aynadaki ses: Doğrusu varlığına
katlanamıyorum.Kibirli ve zavallı halin ruhumu
tüketiyor.
Tekin: Benden nefret ediyorsun.Peki ama neden?
Bunu hak edecek ne yaptım? Umarım mantıklı
bir açıklaman vardır.
Aynadaki ses: Yalan söylememi, seni övmemi,
pohpohlamamı istiyorsun ama ben bildiğin yalancı
aynalardan değilim.Bana baktığın zaman sadece
kendini olduğun gibi (olmanı istediğin gibi değil)
göreceksin.
Tekin: Kes sesini bilmediğim ayna bozuntusu!
Bıktım artık "doğrucu Davut" culuğundan.Ben de
diğer aynaların, gösterdiği parıltılı yüzleri görmek,
söyledikleri güzel şeyleri duymak istiyorum.
Aynadaki ses: Hayret! Bu defa gerçek yüzünü
çabuk ortaya çıkardın.
Tekin: Senin yüzünden kendimi görmeye bile
tahammülüm yok.Artık konuşmak istemiyorum.
Aynadaki ses: Tabii istemezsin.Duymak istediğin
şeyleri söylemiyorum.Gerçek, hazım edilmesi zor "yemek".
Tekin: Bir de bana kendini beğenmiş dersin, sadece
sen mi gerçekleri konuşursun? Güldürme beni, bu
dünyanın gerçeklerini karanlıkta sakladılar.Kimse
onları arayıp sormuyor, açıkçası karanlıkta koşup
bir şeyler aramak kimseye makul
gelmiyor.Gerçekmiş, hadi oradan...
Aynadaki ses: Yazık sana verdiğim emeğe! Sistemi
değiştirmek için yola çıktın ama
onun bir parçasına dönüştün.
Tekin: Benimle siyaset konuşma, pişman olursun.
Aynadaki ses: Şimdiden tehditler başladı.Farklı
fikirlere, yorumlara katlanamıyorsun, hep
"padişahım çok yaşa" modundasın.
Tekin: Peki ya sen, bay idealist? Gerçek dünyadan o
kadar uzaksın ki, tıpkı bir hayal gibi... Fikirmiş,
sen özgür değilsin ki kendi düşüncen
olsun.Kuşatıldığından haberin yok.Kendi yoz
dünyanda yaşayıp hezeyanlarını gerçek
zannediyorsun.Seninle konuştuğuma
inanamıyorum, vaktimi heba ediyorum.
Aynadaki ses: Konuşacak kimin var ki? Yapacak
daha önemli bir işin mi var? Yanlışım varsa, düzelt:
bildiğim, işten ayrıldın.Beyefendi sıkıldı mı, hemen
restini çeker, istifasını basar.
Tekin: Tabii ki önemli işlerim var, kitaplarım ve
yazdığım yazılar; tahmin edemeyeceğin kadar çok
meşgulum.Yanlızlığa gelince bu benim
tercihim.Arkadaş çevresi beni sıkıyor; kusura
bakmasınlar, bütün günü futbol konuşup kahve
sohbetleri yaparak ona buna küfür edemem.
Aynadaki ses: Vay vay, ortalık buram buram
ego "kokuyor".
Bu konuşmalar Tekinin canını çok sıkıyor ve
daha fazla dayanamayıp yumruğuyla aynayı
tuzla buz yapıyor, e haliyle kesilmiş eli
kanamaya başlıyor.Bu sırada kapı çalar, Tekin
kapıyı açıyor, karşısında arkadaşı İstemini
görür.İstemi içeri geçer, Tekinin halini görüp
telaşla sorar:
İstemi: Ne oldu oğlum sana?
Tekin: Kavga ettim.
İstemi: Kim o?
Tekin: Canım sıkan biri
İstemi: kim olduğunu söyle, onun ağzını,burnunu
dağıtayım!
Tekin: BEN...
Abi,soğuk duş etkisi yaptı ya
YanıtlaSilYeni blog,yeni yazılar.Hayırlı olsun Bilge abi
YanıtlaSilQardaşlar,Hər birinizə təşəkkür edirəm.
YanıtlaSil